Din Felsefesinin Üniversite Eğitimindeki Yeri

Din Felsefesi Derneği olarak 2018 senesinde düzenleyeceğimiz atölye çalışmasında din felsefesinin bir akademik araştırma ve eğitim/öğretim alanı olarak üniversite programındaki yerini müzakere etmeyi amaçlıyoruz. Din felsefesi dinî inançları aklî olarak anlama ve değerlendirme çabası olarak tanımlanmaktadır. Dinî inancın kaynağına ve epistemik değerine dair tartışmalar, muhtelif dinin inançların akla dayanarak ispatlanması veya çürütülmesi için ortaya konan argümanlar ve izahlar bu disiplinin konusuna dâhil sayılmaktadır. Türkiye’de din felsefesi önemli ölçüde ilahiyat fakültelerinin müfredatının bir parçası olarak yer almaktadır. Sayıları az da olsa fen-edebiyat fakülteleri yahut insan ve toplum bilimleri gibi, beşerî bilimler fakültelerindeki bazı felsefe bölümlerinde de din felsefesi dersleri verilmekte, din felsefesi içerisinde görülen konular akademik programın bir parçası olarak araştırılmakta ve öğretilmektedir. Diğer taraftan hem felsefe bölümlerinin programları içinde hem de ilahiyat fakültelerinin programları içinde din felsefesi ile ilgili derslerin ve araştırmaların yersizliğini savunanların da bulunduğu bir hakikattir. İşte bu verileri dikkate alarak bu seneki atölye çalışmamızda, din felsefesi disiplininin üniversite eğitimi içindeki yerini ve işlevini birlikte müzakere edelim istedik. 

Bu müzakerelerin bir kısmı din felsefesinin, felsefî bir disiplin olarak, diğer felsefî disiplinler arasındaki yerinin tartışmaya açılmasıyla ilgilidir. Bir taraftan, din felsefesi, literatürde yerleşmiştir ve batı dünyasında bir felsefe disiplini olarak kabul edilmektedir. Ancak diğer taraftan, din felsefesinin bir tür laik-kelâm olduğu, teolojiden pek de farklı bir disiplin olmadığı iddia edilmektedir. Bu durumda ele alınabilecek birinci mesele, (1) felsefe eğitiminin verildiği felsefe bölümü programları içinde böyle bir disipline yer verilmesinin uygun olup olmadığı meselesidir. Bu bağlamda, (1a) din felsefesinin felsefî araştırma ve inceleme için gerekli sayılan şartlara sahip olup olamayacağı sorgulanabilir, yani din felsefesi diye felsefî bir disiplinin meşruiyeti tartışılabilir. Din felsefesi felsefî bir disiplin mi kabul edilecektir, yoksa belli bir dinin inançlarına dayanan teolojik bir disiplin mi sayılacaktır? Ayrıca din felsefesini felsefî bir disiplin saysak bile, (1b) bir felsefe öğrencisine lisans düzeyinde, bu disiplinle ilgili ders açmanın gerekli olup olmadığı tartışılmalıdır. Bu bağlamda, din felsefesinin ortak bir zemin olarak felsefeden bağımsız yapılıp yapılamayacağı, din felsefesinin teolojik bir zemine indirgenip indirgenemeyeceği yahut da teolojiden tamamen bağımsız düşünülüp düşünülemeyeceği ve nihayetinde din felsefesinin felsefe bölümleri ile mi yoksa ilahiyat veya İslam ilimleri eğitimi veren kurumlarda mı yer alması gerektiği soruları cevap bekleyen sorular gibi görünmektedir.

Bu müzakerelerin diğer bir kısmı da (2) ilahiyat fakülteleri ve İslâmî ilimler fakülteleri programları içinde din felsefesi disiplininin ve din felsefesi eğitimi verilmesinin meşruiyeti, gerekliliği veya gereksizliğine yönelik olacaktır. Bu bağlamda cevaplanması gereken sorulardan birisi, din felsefesinin öğretiminin üniversite düzeyinde din eğitimi veren kurumların programına bir katkısı olup olmadığıdır. Şayet din felsefesi eğitiminin bu kurumların programına bir katkısı var ise, bu katkının hem teorik açıdan hem de pratik açıdan arzulanır bir şey olup olmadığı sorularının cevaplanması gerekir.

Bu bakımdan din felsefesi disiplininin kelâm disiplini açısından nasıl görülebileceğine dair müzakereler, bir başlangıç teşkil edecektir. (2a) Bazen din felsefesi ve kelâm sahalarının birbiriyle ilişkisi dikkate alınarak, kendi kültürümüz içinde gelişmiş kelâm disiplini varken din felsefesinin ayrıca programın bir parçası olmasının sadece gereksiz değil aynı zamanda zararlı olduğu dile getirilir. Acaba din felsefesi disiplini kelâm disiplinine indirgenebilir mi yahut da din felsefesi öğretimi çerçevesinde yapılan araştırmalar, tartışmalar, öğrencilerin kelâm disiplinine ve dolayısıyla İslam inançlarına yabancılaşmasını doğurur mu, doğurması gerekir mi?

Zaman zaman hem yüksek din eğitimi veren kurumlardaki akademisyenlerin, hem eğitim politikalarına yön verenlerin hem de toplumsal düzeyde dindar insanların oluşturduğu kabul edilen dinî cemaatlerin temsilcilerinin üniversitelerdeki yüksek din eğitimi veren kurumların programlarını ve bu kurumlardaki öğrencilerin İslâmî kimliklerini sorguladığı bilinmektedir. Bu bağlamda yakın zamanlarda gündemi işgal eden, din eğitimi veren kurumların öğrencileri arasında deizmin yayılmaya başladığı tartışmaları hatırlanabilir. Özellikle yüksek din eğitimi veren kurumlardaki programın, İslami öğretilerle-beklentilerle bağdaşmadığı ve bu programın bu kurumlardan mezun olan öğrencilerin İslami hassasiyetlerini zedelediği seslendirilmektedir. Bunları dikkate alarak din felsefesi eğitiminin, (2b) kelâm dışındaki diğer temel İslam bilimleri ile ilişkilerinin tartışılması gerekli görünmektedir. Mesela, din felsefesi okumanın, tefsir okumaya karşı veya hadisleri kabul etmeye veya anlamaya karşı zararlı etkileri olabilir mi? Öğrencilerin nassların anlaşılması ve tefsiriyle ilgili araştırmaları yanlış anlaması veya önemini gözden kaçırması gibi sonuçlara götürür mü? Ya da mevcut felsefi tartışmalar gündeme gelmeden nassların anlaşılması, daha iyi sonuçlar doğurur mu? Başka bir ifadeyle, din felsefesinin dini metinlerin, anlaşılmasına bir katkısı olup olmadığı ve metinlerin şu veya bu şekilde anlaşılıp yorumlanmasında din felsefesinin ne türden etkisinin olacağı ile ilgili sorular bu bağlamda cevap bekleyen sorular gibi görünmektedir.

Ayrıca, bu ve benzeri soruların alanı biraz daha genişletilerek diğer İslami ilimlerle de ilişkilendirilebilir. Gerek “ana kaynaklardan dini bilgi çıkarımı” şeklindeki genel anlamda, gerekse “dinin ameli hükümlerini muayyen delil ve kaynaklardan çıkararak elde edilen bilgi” (İmam Şafi) gibi daha özel anlamda fıkıh, doğrudan naslara dayalı bilgi ve hüküm üretmeyi içeren temel İslami ilimlerdendir. Bu bağlamda İslam hukukunun yöntemi ekseriyetle nassa dayalı bir epistemoloji esas alınarak oluşturulmuş, ortaya çıkan problemler de bu çerçevede çözüme ulaştırılmaya çalışılmıştır. Çağdaş felsefedeki dönüşüm ve değişimlerle birlikte başta dini epistemoloji olmak üzere insanın doğası, Tanrı-insan ilişkisi, vahyin mahiyeti vb. konulara ilişkin tartışmalar dikkate alındığında, (2c) fıkhın gayesi, yöntemi ve uygulamaları bağlamında din felsefesi okumanın fıkhi meseleleri ele almaya bir etkisi olur mu?  Din felsefesi ile fıkıh arasında birbirine paralel bir ilişki kurmak mümkün müdür? Dini bilginin kaynağı, dini inançların epistemik değeri veya din-devlet ilişkisine dair felsefi tartışmalar fıkıh ilmi ile ilişkilendirilebilir mi? Din felsefesindeki tartışmalar fıkıh ilminin anlaşılmasına katkı sağlar mı, diğer bir deyişle “naslara dayalı bilgi ve hüküm üretmeyi” derinleştirebilir mi? Yahut din felsefesi ancak öğretiminin meşruiyeti bakımından mı fıkha konu olabilir? Kısaca, din felsefesindeki tartışmaların nassı anlamaya dolayısıyla ondan hüküm çıkarmaya katkı sağlayıp sağlamayacağı, fıkhî araştırmaların dini epistemolojideki tartışmalar dikkate alınmaksızın yapılmasının tatminkâr sonuçlar doğurup doğurmayacağı, fıkhın pratik hayatla ilgili sorularımızı ele alış zeminin ve tarzının tayininde sadece diğer klasik İslâmî ilimlerle yetinmesinin müsbet yahut menfi cihetlerine dair sorular bu bağlamda dikkate alınabilir.

Dikkate almamız gereken meselelerden bir tanesi de, din felsefesi öğretiminin ilâhiyat fakültesi mezunu olan öğrencilerin (2d) meslek hayatlarına yöneliktir. Yüksek din eğitimi veren kurumlardan mezun olan öğrencilerin çalışma alanları, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde şu veya bu kademede din görevlisi olarak çalışmak, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve orta öğretim kademelerinde dinî inançlarla ilgili dersleri okutan öğretmen olarak çalışmaktır. Dolayısıyla sorumuz, din felsefesi eğitimi almak, yüksek din eğitimi veren kuruluşların mezunlarının meslek hayatında başarılı olmasına veya tersine bir katkısının olup olmadığı sorusudur.

AÇILIŞ KONUŞMALARI

[25 Ekim Perşembe, 10:00—10:30]

Prof. Dr. Rahim Acar, DFD Başkanı

Prof. Dr. Ali Köse, M. Ü., İlahiyat Fakültesi Dekanı

 

1. OTURUM: DİN FELSEFESİ – FELSEFE

[25 Ekim Perşembe, 10:30—12:30]

Konuşmacı : Prof. Dr. Ayhan Bıçak

Müzakereci: Prof. Dr. Kasım Küçükalp

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi Sümeyye Parıldar

Müzakereci: Doç. Dr. Emre Dağtaşoğlu

 

2. OTURUM: DİN FELSEFESİ - DİN EĞİTİMİ

[25 Ekim Perşembe, 14.00 – 16.00]

Konuşmacı :  Prof. Dr. Nurullah Altaş / Celal Güzel

Müzakereci: Arş. Gör. Süleyman Gümüş

Müzakereci: Arş. Gör. Ahmet Yiğit

Müzakereci: Muhammed Nasih Ece

 

3. OTURUM: DİN FELSEFESİ – KELAM

[25 Ekim, 17:00—19:00]

Konuşmacı : Dr. Öğr. Üyesi H. Nebi Güdekli

Müzakereci: Dr. Ömer Faruk Erdoğan

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi M. Zahit Tiryaki

Müzakereci: Arş. Gör. Salih Günaydın

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi Hakan Hemşinli

 

4. OTURUM: DİN FELSEFESİ - TEFSİR/HADİS

[26 Ekim Cuma, 10.00 – 12.00]

Konuşmacı :  Dr. Öğr. Üyesi. Muhammed Coşkun

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi. Necmettin Tan

Müzakereci: Dr. Öğr. Gör. Yakup Bıyıkoğlu

Müzakereci: Doç. Dr. Halit Özkan

 

5. OTURUM: DİN FELSEFESİ – FIKIH

[26 Ekim Cuma, 14.30 – 16.30]

Konuşmacı : Dr. A. Selman Baktı

Müzakereci: Doç. Dr. Tuncay Başoğlu

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi Tamer Yıldırım

Müzakereci: Dr. Öğr. Üyesi Sait Kar